Greenpeace petrol platformunda


Dört Greenpeace eylemcisi, Meksika’nın Veracruz eyaleti açıklarındaki “Centenario” petrol platformunu işgal etti.



Greenpeace Akdeniz koordinatörü Dr. Uygar Özesmi bu konuda şunları söyledi:
"Platformda 39 metre yüksekliğe tırmanan eylemciler derin denizlerde petrol aranmasına bir son verilmesini istedi.
Eylemcilerin işgal ettiği platform PEMEX tarafından kiralanmış durumda ve şu anda jeofizik ve jeoteknik araştırmalar gerçekleştirdiği gibi derin denizlerde petrol arama teknolojilerini de deniyor.

2011 başına kadar bu platforma Bicentenario adlı bir yenisinin daha eşlik etmesi planlanıyor.
Bu yıl Nisan ayında patlayan BP'ye ait Deepwater Horizon petrol platformu derin denizlerde petrol aramanın tehlikelerini açıkça gözler önüne sermişti. Ancak yaşanan felakete ve yaban hayatı için oluşan tehditlere rağmen Meksika Körfezi'nde petrol aramalarına bir yasak gelmedi ve petrol bağımlılığımızı besleme çabası aynı hızda devam etti.
Eğer BP Deepwater Horizon'dakine benzer bir felaket daha gerçekleşirse Meksika Körfezi kıyıları, Körfez sularında yaşayan balinalar, yunuslar ve diğer canlılar daha da büyük bir tehdit altına girecek. Oysa bunların hiçbirinin yaşanması gerekmiyor. Artık Enerji [D]evrimi'ni başlatarak, fosil yakıtlara verilen desteği sona erdirerek, temiz enerjilere verilen desteği artırıp güçlü politikalar geliştirerek petrole olan bağımlılığımızdan kurtulabiliriz. Tüm bunlar için gereken tek şey, bunu yapacak siyasi irade."

Read More

Blu-Ray henüz bir rüya mı?


Filmlerin DVD'ye kıyasla iki kat daha fazla fiyatla satılan Blu-Ray kopyalarının beklendiği kadar yüksek çözünürlüklü görüntü kalitesi sunmadığı tespit edildi.




LONDRA - HD ve Full HD görüntü teknolojilerinin piyasadaki televizyonlarda hızla standart haline gelmesi, yüksek çözünürlüklü film keyfi yaşatan BluRay filmlere ilgi de artıyor. Ancak son bir araştırmaya göre normal DVD’lerin en az iki katı fiyatla satılan BluRay filmlerin önemli bir bölümü aslında DVD kopyasının kalitesini ya çok az geçiyor ya da hiç geçemiyor.
İngiltere’de faaliyet gösteren Which? adlı tüketici örgütü, yaptığı araştırmada filmlerin Blu-Ray kopyalarını en az üçte birinin DVD kopyalarından daha iyi görüntü kalitesi sunmadığını ortaya çıkardı.
Which? ekibi, test için iki adet aynı marka ve model yüksek çözünürlüklü TV seti kullandı. Seçilen 17 filmin DVD kopyalarını bir televizyonda, Blu-Ray kopyasını da diğerinde izledi ve ölçümler yaptı.

Test edilen 17 film içinde, aralarında Avatar ve Casino Royal’in bulunduğu sadece 5 filmin Blu-Ray kopyaları, standart çözünürlüklü DVD kopyalara kıyasla görüntü kalitesinde hatırı sayılır bir üstünlük sağlayabildi.
Aralarında Grease ve Gandhi’nin bulunduğu 4 filmin Blu-Ray kopyaları DVD’ye kıyasla ‘biraz daha iyi’ çıkarken, geri kalan filmlerin iki kopyası arasındaki fark ‘zor farkedilecek kadar az veya hiç yok’ olarak nitelendirildi.
Araştırmadan çıkan sonuç, prodüksiyonu baştan yüksek çözünürlüklü hazırlanan filmlerin dışında pek az filmin Blu-Ray’de ‘iki kat fiyatı hakedecek’ görüntü kalitesini sunduğu.
Araştırmada kullanılan filmlerden Blu-Ray kopyası hatırı sayılır derecede yüksek görüntü kalitesi sunanlar şöyle:
Avatar
Casino Royal
From Russia With Love
The Wizard of Oz
Zulu
Blu-Ray kopyası, DVD'ye göre 'biraz daha iyi' olan filmler:
Gandhi
Grease
The Matrix
Terminator 2
Blu-Ray kalite farkının neredeyse hiç olmadığı filmler:
Matrix Reloaded
Die Hard
North by Northwest
Gangs of New York
Master and Commander
The Untouchables
The Graduate
Ghostbusters

Read More

Çin'de 'erotizm'e geçit yok!


Siber-sansür diyarı Çin'de sadece 1 yılda 60 binden fazla 'erotik' site kapatıldı, sahiplerine ciddi cezalar verildi.

Çin'de 'pornografik' yayınlara karşı Aralık 2009'da başlatılan kampanya çerçevesinde 60 binden fazla internet sitesinin kapatıldığı bildirildi. Kapatılan siteleri ihbar eden vatandaşlara da para ödendi.
Pornografik ve Yasadışı Yayınlarla Mücadele Ofisi tarafından yapılan açıklamada, bu süre içinde 1 milyon 785 bin sitenin kontrol edildiği belirtildi. Açıklamada, bu sürede 2 bin 197 internet üzerinden dağıtım olayının önlendiği, bu konuyla ilgili olarak 160 binden fazla ihbar alındığı ve 516 ihbarcıya toplam 526 bin yuan (yaklaşık 81 bin ABD Doları) ödendiği aktarıldı.
En son ülkenin doğusundaki Ciangsu eyaletinde 130 binden fazla kullanıcısı bulunan bir internet sitesi kapatıldı. Şinhua haber ajansının bildirdiğine göre, 2008'den beri faaliyet gösteren sitenin kullanıcılarının yaş ortalaması 23. Söz konusu sitenin yabancı kaynaklardan 'pornografik' videolar indirdiği ve Çinceye çevirerek yayınladığı açıklandı.

Çin, 420 milyon internet kullanıcısıyla bu konuda dünyada ilk sırada bulunuyor. Çinli internet abonelerinin 277 milyonu, yani yaklaşık yüzde 66'sı internete cep telefonlarıyla bağlanabiliyor.
Türkiye'de de kapatılan 10 bine yakın sitenin yüzde 68'ini 'müstehcen' siteler oluşturuyor. Bu sitelerin büyük çoğunluğu, aynı Çin'deki gibi, vatandaşların ihbarı sonucunda kapatılıyor.

Read More

Sırbistan'da 'Facebook bağımlılığı' kliniği


Sırbistan'ın Novi Sad kentinde sosyal paylaşım sitesi Facebook'un ''like'' (beğen) butonuna bağımlı olanlar için rehabilitasyon kliniği açıldı.



BELGRAD - Güneydoğu Avrupa'nın Facebook bağımlılığına yönelik tedavi sunan ilk kliniği, dün Sırbistan'da bağımlıları kabul etmeye başladı.
Novi Sad'da kurulan Prima Kliniği Başhekimi Dr. Dragan Stefanoviç, gazetecilere yaptığı açıklamada, ''like'' (beğen) butonu bağımlıları için hizmet verecek merkezde, rehabilitasyon süresinin enaz bir ay olacağını ve tedavinin devamına hastanın durumuna göre doktorların karar vereceğini kaydetti.
Dr. Stefanoviç, Facebook kullanıcılarından ''like'' bağımlılığının günden güne ciddileştiğini ve böyle bir kliniğin açılmasının yardıma ihtiyaç duyanlar açısından önemli olduğunu vurguladı.

Klinik dün ilk kez bağımlıları kabul etmeye başladı. Kliniğe başvuran ve ismi açıklanmayan 33 yaşındaki Sırp kadın, başlangıçta ''like''ların zararsız olduğunu düşündüğünü, ama zaman ilerledikçe onları önemsemeye başladığını ve Facebook arkadaşları tarafından sadece en çok ''like'' alabilecek linkler paylaştığını belirtti. Aynı kadın, sonraki aşamada ise arkadaşlarının paylaşımlarına benzer içerikli linkler yükleyip kimin daha fazla ''like'' aldığı rekabetine girdiğini de kaydetti.
Bu arada, Sırbistan kamuoyu ''like'' bağımlılığı sorunuyla ilk defa üç ay önce karşılaştı. Yaklaşık 3 ay önce Facebook'taki bir iletisine 20 dakika boyunca kimse ''like'' göndermediği için genç bir kız bileklerini keserek intihar girişiminde bulunmuştu. Hastaneye kaldırılan genç kız, doktorların müdahalesi sonucu kurtarılmıştı.
Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre ''like'' butonu bağımlısı kategorisinde bulunanlardan yaklaşık 3 bini Sırbistan'da yaşıyor ve bu sayının önümüzdeki iki yıl içerisinde dört katına çıkabileceğine dikkat çekiliyor.

Read More

Sosyal medyanın virüslü hali


Facebook kullanıcılarının yüzde 20'sinin duvarındaki haber akışı içinde virüs içeren linkler bulunuyor.

Bilişim güvenliği firması BitDefender uzmanları, yaptıkları inceleme sonucunda, Facebook kullanıcılarının yaklaşık yüzde 20'sinin haber kaynaklarında (news feeds) virüslü içerik tespit ettiklerini açıkladı.
Kullanıcılar bir haber kaynağındaki 'olta' linki tıkladıklarında virüs içeren bir siteye bağlanıp virüsü bilgisayarlarına bilmeden kuruyor. Facebook yöneticileri, virüs içeren linkleri tespit etme ve kaldırma yönünde çalışmalar yürütüyor.
Bu orana, sosyal ağ için yapılan "safego" adlı güvenlik uygulamasını kuran 14 bin Facebook kullanıcısından gelen verilerin analizi sonucunda ulaştığını açıklayan BitDefender firması, güvenlik uygulamasının hizmete girmesinden bu yana Facebook kullanıcılarının 17 milyon haber kaynağı yayınının incelendiğini kaydetti.

Güvenlik şirketi, virüslerin çoğunlukla bağımsız programcılarca yazılan uygulamalarla geldiği ve virüsü kurmak için kullanıcıları ikna edecek hilelere sahip bulunduğu uyarısında bulundu.
Anti-virüs yazılımı üreten Trend Micro firması da bilgisayar korsanlarının büyük bir kullanıcı kitlesine sahip olmalarından ötürü Facebook ve Twitter gibi sosyal ağları hedeflemeye başladıklarını belirtti.

Read More

Braille alfabeli ilk fatura kesildi


Görme engelliler için hazırlanan ilk Braille alfabeli fatura müşterisine verildi.

Görme engellilerin kullandığı Braille alfabesinde basılmış ilk telefon faturası aboneye teslim edildi. Görmeyenlerin istedikleri adreslere kolayca ulaşmalarını sağlayacak yön bulma cihazı için deneme çalışmaları da sürüyor.
Aydınlıkevler'de oturan Huri Kaşıkçı'ya Braille ile basılmış Türk Telekom faturasının götüren Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Türkiye'de 8,5 milyon vatandaşın engelli olduğunu, engellilerin yaşamın her alanında var olabilmesi için projeler başlattıklarını söyledi. Yıldırım, "Önce zihinlerdeki engelleri sonra da fiziksel engelleri ortadan kaldıracağız'' diye konuştu.
Faturayı alan Kaşıkçı da esprili bir şekilde ''Faturanın tutarını söylemeyeceğim'' dedi. Telefon hattını internet bağlantısı için kullandığını hatırlatan Kaşıkçı, görme engelli olduğu için faturalarını ya çocuklarının yada komşularının okuduğunu belirtti.

Evinde internet bulunmayan engellilerin yazılı kaynakları okumakta güçlük çektiklerini de vurgulayan Kaşıkçı, su, elektrik faturalarının gören insanlara göre düzenlendiğini, ancak engellilere yönelik de hizmet verilmesi gerektiğini söyledi.
Bakan Yıldırım, ''Gören Göz Projesi'' ile görme engellilerin istedikleri adreslere kolayca ulaşmalarını sağlayacak yön bulma cihazı için deneme çalışmalarının sürdüğünü, cihazların kısa süre içerisinde özürlülere dağıtılacağını bildirdi.

Read More

4300 yıllık saray bulundu


Seyitömer Höyüğü'ndeki kurtarma kazısında 4300 yıl öncesine ait olduğu tahmin edilen saray kalıntıları ile içerisinde seramik, porselen ve metal eserler bulundu.



KÜTAHYA - Kütahya Seyitömer Höyüğü'ndeki kurtarma kazısında 4300 yıl öncesine ait olduğu tahmin edilen saray bulundu.
Kazı Başkanlığını yürüten Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nejat Bilgen, Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Genel Müdürlüğüne bağlı Seyitömer Linyitleri İşletmesi (SLİ) Müessesesi ile DPÜ Rektörlüğü arasında yapılan protokol doğrultusunda, il merkezine 25 kilometre uzaklıktaki müesseseye ait arazide yer alan höyükte 2006 yılında kazılara başladıklarını anımsattı.
Her yıl 6'şar ay kazı yaptıklarını ve 5'inci dönem kazılarını da 10 Kasım'da tamamladıklarını belirten Prof. Dr. Bilgen, bu yıl 250 işçi ve arkeoloji öğrencisiyle 10 öğretim elemanının görev yaptığını anlattı.

Prof. Dr. Bilgen, protokole göre kazıların gelecek yıl tamamlanması gerektiğini ancak buluntu sayısı çok fazla olduğundan bunun gerçekleşme ihtimalinin zayıf olduğunu dile getirerek, höyüğü tamamen kaldırmalarının en az iki yıl daha sürebileceğini bildirdi.
Geçen yıl tespit ettikleri MÖ 3000'li yıllara ait Erken Tunç Çağı katmanının genel topografik dağılımını ortaya çıkarmayı hedeflediklerini söyleyen Prof. Dr. Bilgen, şöyle devam etti:
''Önceki yıllardan kalan Roma, Helenistik ve Orta Tunç Çağı dönemlerine ait katmanlardan kalan bölümleri alarak, höyüğü tamamen Erken Tunç Çağı dönemine oturtmaya çalıştık. Bunda da ancak yüzde 50 başarılı olabildik. Çünkü çok yoğun eserlerle karşılaştık ve Orta Tunç Çağı ile höyüğün eteklerindeki Roma ve Helenistik dönem kalıntıları hala duruyordu. Bunlar da bizim yavaş ilerlememize neden oldu.



Bu yıl bulduğumuz sergilenebilecek nitelikte olan ve envanterlik dediğimiz 968 eseri Kütahya Müze Müdürlüğüne teslim ettik. Müzenin depolarında 2000'den fazla etütlük diye adlandırdığımız yarı mamul, tamir olacak, yapıştırılacak eser kaldı. Bunları da kış döneminde tamamlayarak müzeye teslim edeceğiz. Kazının başlangıcından bu yana 5 bine yakın envanterlik eseri müzeye teslim ettik.''
SARAYIN ODALARI SERAMİK VE METAL KAPLARLA DOLU
Prof. Dr. Nejat Bilgen, höyükteki 5 kültür katmanının sonuncusu olan Erken Tunç Çağı dönemine ait bölümün 8 metrelik bir kalınlığa sahip olduğunu aktararak, gelecek yıl bu katmanı kazmaya devam edeceklerini anlattı.
Bu yıl yaptıkları kazıda 4300 yıl öncesine ait bir sarayın kalıntılarını gün ışığına çıkarttıklarını vurgulayan Prof. Dr. Bilgen, sözlerine şöyle devam etti:
''Bu yıl Erken Tunç Çağı dışındaki katmanları sıyırmaya başladık. Orta Tunç Çağı'nın mimarisi çok büyük ölçüde tamamlandı. MÖ 2000'li yılların başına ait çok hoş bir kent ortaya çıktı. Burasının Erken Tunç Çağı'nda seramik üretim merkezi olduğunu, kalıpla seramik üretimi yapıldığını saptadık. Höyüğün son katmanının topografyasını anlamaya çalışırken önemli bir bulguyla karşılaştık.

Öncelikle bir mimari bulgu. İçinden çıkan buluntular ve mimari özelliklerin detayına bakıldığında burasının bir saray olduğunu kesinlikle düşündüren ip uçları çıktı. Höyüğün en yüksek orta kısmında olması hemen yanında geçen sene ortaya çıkardığımız megaron denilen tapınak bulunması ve mimari biçimiyle burada ancak bir yöneticinin oturduğunu tespit ettik. Çok odalı bu mekandaki tek bir odada bile 135 adet seramik kap bulduk. Bir başka odanın hemen köşesinde metal ve seramik bulgular, fayanstan üretilmiş takıları gün ışığına çıkarttık.''
AKAD DÖNEMİNDEN KALMA 10 MÜHÜR BULUNDU
Saray yapısında Mezopotamya bölgesinin Akad dönemine ait fayanstan yapılmış 10 adet mühür bulduklarını da bildiren Prof. Dr. Bilgen, Akadlıların buraya savaş niyetiyle değil, ticaret için geldiklerini düşündüklerini aktararak, şunları söyledi:
''Sarayda, Akad medeniyetinden kalma fayanstan yapılmış 10 adet mühür bulduk. Bunlar bilim dünyası için çok değerli. Fayans geleneği buraya Mezopotamya ve Mısır'dan gelen özelliklerden biri. Batı Anadolu'da şu ana kadar bulunmuş en önemli mühür koleksiyonu denebilir. Çünkü ön incelemelerimize göre bunlar MÖ 2300 civarlarında yapılmış ve Mezopotamya'nın Akad medeniyeti özelliklerini taşıyan mühürler. Batı Anadolu'da böyle bir mühür koleksiyonu, böyle bir grup bulunmadığını düşünüyoruz. Bir iki bulgu vardı ama 10 tanesi bir arada ve hepsi de iyi kalitede, çok iyi korunmuş ve döneminin kültürünü tamamen yansıtan mühürler.''

Buldukları eserlerin bölgenin seramik üretim potansiyeli ve teknolojik başarısının yanı sıra uluslararası denilebilecek özellikte olduğunu anlatan Bilgen, saray yapısının duvarlarında 10'ar santimetre kalınlıkta sıvalar bulunmasının önemine işaret ederek, gelecek yıllarda yazılı eserler bulmayı ümit ettiklerini sözlerine ekledi.
Kazı heyetinde görevli DPÜ Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Gökhan Coşkun da önceki yıllarda yapılan kazılarda höyüğün üzerindeki yerleşimin Roma dönemine ait olduğunu belirlediklerini hatırlattı.
Höyükte Roma dönemine ait sadece tapınağın temeli ve kutsal su kanalı bulunduğunu, bu dönemin diğer yerleşiminin höyüğün eteklerinde yer aldığını anlatan Yrd. Doç. Dr. Coşkun, şunları kaydetti:
''Bu yıl höyüğün eteğinde, güneybatı yamacında Roma dönemine ait yerleşimi çıkarmaya başladık. Roma döneminde yerleşimin aşağı kesimlerde olduğunu, höyük üzerinde bir kutsal alanın var olduğunu belirledik. Höyükteki diğer kutsal mekanının, 4300 yıl öncesine ait Erken Tunç Çağı döneminde yapılmış tapınak olduğunu tespit ettik. Burada Erken Tunç Çağı döneminde şehir plancılığı çok düzgün yapılmış. Bir kerede planlanıp bir kerede inşa edildiğini, bu yerleşimin bir yangınla sona erdiğini tespit ettik. Bunun yanında bu yıl içleri hububatla dolu küpler bulduk. Önceki yıllarda DPÜ Biyoloji Bölümü'nde incelenen mercimek tohumlarının üçünün canlı olarak kalabildiğini ve daha sonra yeşerttiklerini kamuoyuna duyurmuştuk. Bu yıl çok fazla sayıda küpler içerisinde arpa, fiğ, buğday, mercimek gibi çeşitli hububatlar bulduk. Bunlar da biyoloji laboratuvarlarında incelenecek.''

HÖYÜĞÜN ALTINDA 12 MİLYON TON KÖMÜR VAR
TKİ Genel Müdürlüğüne bağlı Seyitömer Linyitleri İşletmesi sınırları içinde yer alan höyükteki kazı çalışmaları, altındaki 12 milyon ton kömürün ekonomiye kazandırılması amacıyla 1989'da Eskişehir Müze Müdürlüğünce başlatıldı.
Afyonkarahisar Müze Müdürlüğünün 1990-1995 arasında yürüttüğü çalışmalar, 2006'dan itibaren DPÜ Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümünce ele alındı.
TKİ Genel Müdürlüğü ve DPÜ Rektörlüğü arasında imzalanan protokol gereğince her yıl 6'şar aylık dönemler halinde yürütülen kazı çalışmalarının tamamlanması ve höyüğün kaldırılmasının ardından yaklaşık 500 milyon lira değerindeki linyit kömürünün çıkarılmaya başlanması hedefleniyor.
Prof. Dr. Nejat Bilgen başkanlığında yaklaşık 250 işçi ve 50 öğretim elemanının görev yaptığı höyükteki kazı çalışmalarının bu yılki bölümü, 10 Mayıs'ta başlayıp 10 Kasım'da sona erdi.

Read More

6 yeni film gösterimde


'Hangover' ekibinin yeni komedisi 'Git Başımdan', Nezahat Gündoğan'ın yönettiği 'Dersim'in Kayıp Kızları', gençlik filmlerini ti'ye alan 'Biri Beni Isırdı' haftanın öne çıkanları...



İSTANBUL - Sinemaseverler, bu hafta 6 yeni filmi daha izleme fırsatı bulacak.
GİT BAŞIMDAN
Todd Phillips'in yönettiği ve Robert Downey Jr, Zach Galifianakis, Michelle Monaghan, Jamie Foxx'un oynadığı ''Git Başımdan/Due Date'', hayatlarını değiştiren bir yolculuğa çıkmak zorunda kalan birbirine zıt iki kişinin maceralarını beyaz perdeye aktarıyor.
Başta iki kahramanını da sinir eden, ama sonunda güzel biten yolculuğun anlatıldığı filmin konusu şöyle:
''Peter Highman, beş gün sonra karısı doğum yapacak bir baba adayıdır. Atlanta'dan doğuma yetişmek ve karısının yanında olmak için uçağını yakalamaya çalışırken, birden tüm programı alt üst olur. Sonunda, kendisini Ethan Tremblay'in arabasında bulur. Zamanında doğuma yetişebilmek için tüm ülkeyi bir uçtan diğerine Ethan ile aşmak durumundadır.''
DERSİM'İN KAYIP KIZLARI
Nezahat Gündoğan'ın yönettiği film, ''İki Tutam Saç: Dersim'in Kayıp Kızları'' haftanın tek belgeseli olarak öne çıkıyor.
1937-1938 Dersim harekatıyla birlikte ailelerinden alınarak rütbeli askerlere verilen kızların, hikayelerinin anlatıldığı belgesel, bugün 80'li yaşlarını süren Huriye ve Fatma'nın ailelerine kavuşma süreçlerini de dile getiriyor. Belgesel, halen köklerini arayan başka kızlar ve kızlarını arayan başka ailelerin duygularını da perdeye yansıtmak gibi bir misyon daha üstleniyor.
Filmde, evlatlık verilen kızlarla yapılan röportajların yanı sıra, şimdiye kadar gün yüzüne çıkmayan pek çok belge ve fotoğraf da yer alıyor. Müziğini Mikail Aslan'ın yaptığı, metnini Sema Kaygusuz'un yazdığı belgeselde, seslendirmeyi oyuncu Jülide Kural yaparken, Şevval Sam da kendi bestesi olan ''Yol Türküsü'' parçasıyla yüreklere ince bir sızı bırakıyor.
YİNE Mİ SEN?
Andy Fickman'ın yönettiği ve Kristen Bell, Jamie Lee Curtis, Sigourney Weaver ile Odette Yustman'ın oynadığı ''Yine mi Sen?/You Again?'', komedi filmi sevenleri sinema salonlarına çekecek.
Unutulmak istenen bir insanla tekrar karşı karşıya gelince neler olduğunu anlatan filmin konusu şöyle:
''Marni, ağabeyinin düğünü için memleketine gider ve onun lisedeki baş düşmanı ile evlendiğini görür. Kız, yıllar önce yaptığı tüm kötülükleri unutmuştur. Daha sonra gelinin sosyetik teyzesi içeri girer ve Marni'nin pek de sosyetik olmayan annesi de kendisinin lise yıllarındaki düşmanıyla yüz yüze gelir.''
BİRİ BENİ ISIRDI
Jason Friedberg ile Aaron Seltzer'in yönettiği ve Matt Lanter, Ken Jeong, Jenn Proske ile Chris Riggi'nin oynadığı ''Biri Beni Isırdı/Vampires Suck'', son dönemlerin romantik gençlik filmleri ve gençlerin bunalımlı hallerine komik bir yaklaşım getiriyor.
Black Eyed Peas, Lady GaGa gibi gençlerin ilahı haline gelen ünlülere de mizahi bir tavırla yaklaşmaktan çekinmeyen filmin konusu şöyle:
''Becca iki erkek arasında kararsız kalmıştır, gizemli, karamsar ve soluk benizli çocuk ile dayanıklı, sevimli ve ona küçük kardeşini hatırlatan çocuk arasında. İkisi arasında bir karar vermek için bir aile yemeğini sağ salim atlatmalıdır. İçinde bulunduğu romantik karmaşalar yeterli değilmiş gibi bir yandan da kendisine küçük bir bebek gibi davranan babasıyla da baş etmelidir.''
JOENJOY
Nur Akalın'ın yönettiği ve Nasa Seif Said, Faraj Senga, Sakina Bazar ile Mohammed Hawara'nın oynadığı ''Joenjoy'', yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi olarak öne çıkıyor.
Bugüne kadar yazdığı beş kitabın yanında birçok belgesel ve kısa film yöneten Akalın'ın son filminde, İstanbul'da yaşamış birkaç yabancının deneyimleri bir Türk ile Afrikalı'nın aşk hikayesi içinde anlatılıyor. Hikaye göre, kimse diğerinin durumundan haberdar değildir, Başlarından geçen olaylar birbirlerini anlamalarını sağlar, birbirlerine duydukları sevgi, onlara karşılaştıkları sorunları kolayca çözmek ve yaşamak için gereken cesareti verir.
MELEKLER
Fırat Gürsoy'un yönettiği ve Aytaç Arman, Aydan Uysal, İpek Tenolcay ile Serdar Güder'in oynadığı ''Uçan ''Melekler/Flying Angels'', çocukluğunda ailesini kaza sonucu kaybedip yalnız başına sokaklarda yaşam mücadelesi veren Melek'in öyküsünü anlatıyor.
Melek'in inişli çıkışlı hayatını anlatan filmin konusu şöyle: ''Melek, küçüklüğünde bir kaza geçirir ve tek başına kalır. Tek dostu, ortak noktaları çok iyi dans etmeleri olan sokak çocuğu Koray'dır. Büyüyüp genç ve güzel bir kız olan Melek, Koray ile çok mutlu bir hayat sürerken babasından bir daire kaldığını öğrenir ve İstanbul'a gider. Burada tanıştığı dansçı arkadaşlarıyla 'Uçan Melekler' adında bir dans grubu kurar.''

Read More
 

©2009Var Gibi Gibi | by TNB